24 Kasım 2020 Salı

ÖZEL YAZIM (2)

 


Bir özel yazıma daha hoş geldin kıymetli okurum. Bugün, neden özel yazmak istedim biliyor musun? 

Kafamda o kadar sıkışık bir düşünce trafiği içimde o kadar kalabalık duygular var ki... Geldiği anda içimde olanı yazmak istiyorum. Yazar olmak ille kurallı mı olmalı? Kural 1 okuru sıkma! Tamam okuru da anlıyorum günde üç paket yazı ateşliyorum bayıyor bir süre sonra merakını kaybettiriyor falan ama... Durduramam kalemi. Durdurmak da istemem. 

E tabi geriye iki seçenek kalıyor; 

Bir ne blogtu dergiydi uğraşıyorsun yaz defterine oku oku hisset! 

İki ne bekliyorsun sen tüm sosyal medya hesaplarından paylaştım diye gören gelsin okusun... 

Yok öyle bir dünya değil mi cancağızım? Benim göğümde milyon defa gök gürleyecek de senin gözlerinden yağmur akacak! Benim toprağıma üç beş tohum düşecek de sen çiçek açacaksın! Ben buradan senin için dua edeceğim Allah seni sevsin sevdikleriyle beraber eylesin diye ve sen de hissedeceksin öyle mi?!

 Yok artık daha neler! Çok mu hayal? 

Ben yazarken yaşıyorum yazarken ölüyorum sen... Doğuyor musun diriliyor musun peki her defasında okurken? Hasılı kelam işte ben de, özel yazmaya karar verdim. fza ile muhabbetleşmek isteyen canlar için. Her kimsen, hoş geldin okurum. Adını sanını bilmem. Ama geldiysen buraya bir meselen var muhakkak içimde kalsınlarınla... 

Şiir yazasım var ama kafiyesini kaybetti hecelerim. 

Okumayı biliyor musun? İnsanların içinden geçip de dışarıya çıkamayan ücraları... Neye benzetesimi şaşırıyorum bazı duygularımı ve düşüncelerimi bilmesin kimse diye. Açıkça yazsam üstü örtük olmayan tohum filizlenemez. Kirpiklerimle süpürerek içine göz bebeğimin kapatıyorum kapılarını bakışımın. Yol versem, dalacak uzaklara biliyorum. 

Susuyorum şimdi. Uykum var. Harfler bulanıyor ben yazdıkça kusmuk gibi kirletecek boş kağıdı. Tutma söyle diyeceksin. Niye mi tutuyorum içimde? Korkularım var belki. Ya sen? Sen okurum? Ne dersin, insanlar içimde kalsın deyip anlatamadıklarını yazmalı mı? Yazsa bile okutmalı mı ateşlere ve sulara? Ateşler yakar sular parçalar kıymetsizce. Beş paralık olacak kadar değersiz mi acılar? Ya da paylaştıkça azalması güzel bir şey mi? Azaldıkça kaybettiğimi hissediyorum beni ben yapan şey sanki onlardı ve ben onları hunharca saçtım topraklara! Çöl gibisin okurum. Kaktüs bitirdim sende değil mi? Kaktüsler de çiçek açar. Çiçekten sayıp koklamaz mısın dikenli şiirlerimi? Sen de kanatmasından gocunursan ne yapayım ben? Çöller çiçeksiz mi kalsın? Belki de bir serap olmalı içimden akanlar. Sen var sanmalısın. Var sanıp koşmalısın yazılarıma. Geldikçe farkına varmalısın yokluğunun... 



FATMA ZEHRA AKYİĞİT FZA












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YENİ YAZIMI OKUMAK İSTİYORSUN

DEĞİSİR İNSAN ZAMAN VE MEKÂN (32)

İnsanın kelimesi kalmaması nasıldır bilir misin? Bilirsin elbet. Birçok kereler yaşadın böyle zamanları. Ve inanırım, senin imtihanın da sen...