31 Mart 2019 Pazar

GÜNLÜK YAZMA SORUNSALIM



Hadi günlük yazmaya başlayalım. Oldum olası üşenirim yediğimi içtiğimi yazmaya bilirsin. Geç bunları midemde kalsınlar! (Ah şu berbat espri yeteneğim :D hayır yani espriye de benzemiyor ki, ne!, koyktun mu :) Defterim sence kaç kişi okumuştur bu rezilliği? Hehee, çabuk pes ettiniz :) Kendimi anlatmaya bayılıyorum. Ama yalnızca sana defterim. Başka "birine" anlatmam. Ama "herkese" anlatabilirim. Çünkü birine güvenebilirim. Bu tehlikeli bu zamanda (hep öyle derler ya). Herkesin umrunda değilim ama. E bu da işime geliyor. Defterim, bu anlatmak konusunda, bir sen umrumdasın bir de bazı kimseler. Kim olduğunu bilmediğim kişiler onlar. Tanıdıklarımın iyisine kıyamıyorum kötüsüne değmez diyorum. (Kim iyi kim kötü kim bilebilir ki iyi ne kötü ne ben kimim sen kimsin siz hepiniz kimsiniz verdiğin cevaptan emin misin kendim?) Bir sana kalıyorum bir de herkesin içinde meçhul kalan bazı kimselere. Hey siz! İçimsiniz bundan böyle. Sizde kalmak güzel. Belki pişman olurum bundan. Tanıdıklarım arasındaki kıyamadığım iyilere sesleniyorum! Ben sussam da yazsam da konuşsam da çekip gitsem de dönüp gelsem de kendi kafama essem de yanımda kalabilir misiniz? (Hepimiz bir başımıza gireceğiz kabre zaten, hani diyorum, hâlihazırda yaşıyorken...) Duymuşlar mıdır, ne dersin defterim? Sessizlik... Güzel. Beklendiği gibi. Hadi hayata gülümseyelim defterim.
.
FATMA ZEHRA AKYİĞİT
FeZA

AY DEMEYE ŞAHİT ISTER

Karşımda parlayan dolunay sanki ayın on dördü. İlklerini yıldızca kaydı say, içimde umudun son dördü. 

Bir, önümde uçlu bucaklı bir hayat var ölümün çok gördüğü. Gözümde çıkışta zalimin hor gördüğü. Özümden düşüşte demin dost bildiğim. Yaşamakla yarışta cani nefse kurban bedenim. Canhıraşça varışta sonsuzluğa cesedim. Cennette kavuşmak istediklerimin; alev kara gömleğini kasıtlı yangınlardan kurtarır öperim. Namlu fırlağı kurşunlar arasından sıyırır taze kanıyla şehidimi bayat toprağa gömerim. Kıymet bilmez gencimin sere serpe yere yığılan uyuşuk ömrüne acırım. Kendi canımı hiçlere harcadığımla durur yürür sancırım. Hayat mıydı birinci umut? Tam ortasından yarıldı ay. Ta başından yarıktı yollar, yarımdı ay.

İki, elimde bir sağlık hazinem var uykusuz gecelerin baltaladığı. Saatlerin daha çok erken saçmalığı falan değil bana bir şey olmaz rahatlığı. Olan olmuş zaten kalemimin her harfine yazdığı… Aslında yalan bu. Bilmezden gelmek düpedüz! Fakat bir gerçek Azrailin bahanelerle can aldığı. Neyin körüyüm? Yetmez mi devekuşlarının kumun altında boğulduğu? Boşuna mı her sabah göğün güneş doğurduğu? Gereksiz miydi ashabın varıyla yoğuyla kıyama doğrulduğu, yiğİt vatan evlatlarının yumruğunu siper yerine koyduğu? Ben böyle gaflet edeyim diye miydi Allah’ın kalbime bir damar kondurduğu? Umarsızca uçurayım diye miydi bir günlük kelebekçe zamanı? Sağlık mıydı ikinci umut? Vahşi ağzını sonuna kadar açıp var gücüyle ısırdı şeytan, bir çelimsiz hilal kaldı ay.

Üç, tutunabileceğim bir pişmanlık dalım var çürük meyvelerin salkındığı. Şahlığını ilan eden bir nefs var sarayımda. Bu oyle bir saray ki, emmarenin, tahtında günahlarla kalkındığı. Tövbe bahane değildi oysa. Sahici bir umut olmalıydı hakikaten. İçimdeki güven arayışının ıspatıydı. Affedileceğine sevildiğine korunduğuna dair ihtiyacını itiraf edişiydi aciz yanımın. Böyle olmasını isterdim. İsterdim ki hiç olmazsa levvame kadar samimi olsun pişmanlığım. Masum muydu tövbelerin bir yanın isyankar iken? Sessizdi bir yanın gözlerin ağlarken. Hissettiğin suçluluğun yüzde kaçı vesveseydi sen acıların çocuğu gibi takılırken? Gönlümden çıkan kanlı yaşlardan haber versem gerek Ya Rabbim’e pişmanım derken yaptığım günahlardan esefle. Af mıydı üçüncü umut? Ay kalmadı desem güneş mahzun yıldızlar mahzun. Ay nerede dersen, tutukladı karanlık bir bulut onu. dördüncü umutla şimşekler çaktı aklım kalbim aydınlandı.

Dört, İman. İslam. Ehli sünnet.

Ve sağ yanağıma bir damla yağmur yağdı.

.

FATMA ZEHRA AKYİĞİT 

FeZA






SOKAK ÇOCUKLARI


Şehrin ışıklarıydı günahkar… Masumdu bu küçüklerin size bakamayışında ürken ahları. Gerçeğe ihanet eder gibiydi akamayışında yaşları; onlar, zamana isyankar, kirpiğine kuraktı. Kara kuru olanı, elleriyle dizinde ritim tutardı, kaçarak binerken tramvaya  dudaklarında şarkılar… Sarı saçlı olanın suratında kahkahalar diz boyu; gözünde korku, omuzlarında hayat… Heyhat! Sevap değildi bir fotoğrafın ağlayan gözlerine instagramda beğeni atmak. Yalandı itiraf edin! İçiniz değildi yanan. Yanan, bir sokak çocuğunun gece lambasıydı. Yumruk kadar yüreciği korkmasın diye sapsarıydı güneş gibi ışıklar. Yorgansızdı beton yataklar. Soğuk değerdi çelimsiz boyunlarına teneke yastıklar. Uyananlar başkalarıydı hep. “Evli evine köylü köyüne, evi köyü olmayan sıçan deliğine” derdi kimi çocuklar. Tatlı rüyalı geceler, evli köylü çocuklarındı. Buralar başkaydı. Sokaklarda rüyalar görünmez, sıçan deliğinde kaşıntıdan uyunmazdı… Küçük bir insandı aşağıladığınız düşman! Güya ana-babasının düşmanlık öğütlediği örgüt üyesiydi her biri! Aklı erip de din vatan düşmanı olanın cezasını versin Allah! Pişmanlık koysun zulmünün yerine. Yine de iftiraydı sabilerin omzuna yüklediğiniz yükler. Karton, kağıt hafifti oysa, sokak kiri tertemiz… Attığınız suçlar sizindi. Gayet semizdi cepleriniz. Şu sokak çocuğunun, bir tek hayalinde doyurabildiği aç karnına idi hasediniz. Hal bu ki bombalar öz vatanı başına demirdi onların. Gurbetten bir merhametli el, onlar için özgürlüğün kuş tüyü…. Çok gördünüz kendi çocuklarınıza aldığınız beş çoraptan birini. Kim demiş! Siz çok gördünüz böyle fırsatçıları… Tek dertleri paraydı onların. Verdiğiniz çorabı giymez satarlardı. Sormak aklınıza geldi mi, içine atılacak odunu var mıydı olmayan sobanın? Elinden kurtarmayı denediniz mi hiç; olmayan eve ekmek almak yerine, ufacık çocuğun bir deri bir kemik bacaklarında, sopa kıran babanın? Üşümeye hakkı var mıydı kaldırımda parçalanarak sertleşen minik ayakların? Sokağın yüzsüzleştirdiği yara sarmaz ananın, zehir dilinden kurtulamadıkça inleyen sayıklamaları yavrucağın…. Kimse değil, Şehrin ışıklarıydı günahkar… Masumdu kindar perdelerinizi aralayıp da bakmayışlarınıza ağlayan sokak çocuğunun ürkek gözleri. Büyümeyen yaşına kırgındı güçsüz elleri, kalem tutmayı öğretmeyen her yetişkine kızgındı! Çöplük kokan işaret parmağıyla gösterdiği her yazıda hayallerini okuyordu kara üzümleri, sulu sulu parlıyordu umutsuzca. Siz, hiç görmediniz.. Zulme hayır! …dı ya hani? Öyleyse neden hep bomba atanlara özendiniz? Size göre, başarıydı zengin olmak! Evi bombalanmış çocuklara diş bilediniz. Nasıldı, bir çocuğun umutlarına haciz getirip dünyasını yıkmak? Anlayamıyorum, nasıl bir dünyaydı umarsızca dilediğiniz? Bu yaptığınız evlat ayrımı yapmak! İstemeden batakta düşmüş yaralı çocuğa, kendi çocuklarınızı onlardan korumak adına, iyi niyetle kurşun sıkmak…


.
FATMA ZEHRA AKYIGIT 
FeZA

11 Mart 2019 Pazartesi

YAZAR OKULU DERS NOTLARI 9


Üniversitelerde okutulan bir Türk dili ve edebiyatı kitabı edin.
Adam öyle güzel bir Türkçeyle konuşuyor ki her cümlesi hacı Şakir sabunu kalıbı gibi 
Muharrem eski-Türk dili ve kompozisyon.
İyi bir dilci olmakla İyi bir edebiyatçı olmanın birbirinden ayrılmaması gerekir.
Bir edebiyatçının aynı zamanda iyi bir ilahiyat, tarih, sosyoloji vs. bilmesi lazımdır.
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ders notları kitabı
Marifet iltifata tabidir. Müşterisiz meta zayidir.
Yazmak, zihnin hıfzı sıhhasını yapar.
Duygu düşünceleri bir düzene koymak lazım. Sürekli okuyup da yazmamak olmaz. İçinizi bir boşaltmanız lazım.
Yazarlık bir gözlemdir. yaşamamış olduğunuz bir karakteri anlatmak ancak o karakteri çevrenizde bulup çok iyi bir şekilde her yönüyle gözlemlemekle mümkün olabilir.
Şiirsiz edebiyatsız bir dünya çıplak köledir. Ne doyar ne de ısınır. 
Yazı diliyle bir anlatı metni yazın.
Şöhret afettir. İnsan alkış ister. Alkışlara inanmayın. Bunun etkisinden çıkmayı bilmelisiniz. Çıkamazsanız kapkaranlık bir sahnede yapayalnız kalırsınız.
...Şimdi yardım almaya başlayanlar yarın buyruğumuzu da alsın.
Güzel bir seda ile okunan ezanın bir gayrimüslimin İslamla şereflenmesine vesile olduğu gibi estetik, yazarlıkta da çok önemlidir.
Dünya kadınlar gününde herkes kadın erkek eşitliğini anlatırken siz bir yazar olarak fabrikada gece vardiyasında çalışan çeyizsiz gelin kızı anlatın.
Dilin toplumda nasıl karşılık bulduğu önemlidir.
Toplumun bir zihni vardır. Yaptığımız herhangi bir şey toplumun bilinçaltını etkiler.
Tanımazken yorum yapamadığımız insanlara tanıdıktan sonra neden eleştiri yöneltiyoruz?
Edebiyat serseriliği de içinde barındıran bir terbiyedir . ÖF
Sizin tanımınızda edebiyat nedir ve edebiyatçı kimdir?
Kelimelerin arasında bir uyum oluşturmalısınız. Birbirine anlam katmayan birbiriyle uzlaşmamakta direnen kelimeleri yan yana kullanmakta ısrar ediyorsanız bu yanlıştır.
Hiçbir dil ihtiyaç duyulmayan kelimeyi üretmez. Bir kelime istenilen anlamı ifade etmekte yetersiz kalıyorsa yeni bir kelime üretilmiştir. Bu tür kelimeler aynı anlama gelen kelimeler olarak anlatım bozukluğu oluşturmazlar. 
Vurgu yapacaksa özneyi açıkça kullanın ancak devrik cümlede yanlış yerde kullanılan özne kaybolur gider.
“denemeyi deneme" eseri.

9.DERSIN SONU 

YENİ YAZIMI OKUMAK İSTİYORSUN

DEĞİSİR İNSAN ZAMAN VE MEKÂN (32)

İnsanın kelimesi kalmaması nasıldır bilir misin? Bilirsin elbet. Birçok kereler yaşadın böyle zamanları. Ve inanırım, senin imtihanın da sen...