22 Mayıs 2019 Çarşamba

DEĞİŞİR İNSAN ZAMAN VE MEKAN



Dürüst olacağım. Bakalım ne kadar doğrusunuz, sözüne güvenilir insanları tüm gerçekliğiyle tanımaya heves ederken. Ne kadar dürüstsünüz, iç sesinizin dedikodularını, sırlarını saklarken herkesten? Güvenilmezlikle yaftalarken önünüze geleni, ne kadar düşünüyorsunuz bizzat yaraladığınız insanları? Ya acımasızca suçlayıp durduğunuz kendinizin feryatları? Sesinizi ta içimde duymadığımı mı sanıyorsunuz? Ne kadar güvenebiliyorsunuz kendinize, kendinizi bile affedememişken? Güvenmek istediğiniz insanların her gerçeğini duyduğunuzda kaç hatasını affetme cesareti gösterebileceksiniz? Onları olduğu gibi kabul edebilecek misiniz? On yaşındayken söz verdiğim gibi, dürüst olacağım ve tanımanıza izin vereceğim. Hayır, önce kendinizi... Sonra tanırsınız beni. Çünkü sizinle aynı kişiyim. Ya siz? Ne kadar samimi ne kadar güvenilirsiniz?
.
Fatma Zehra Akyiğit
FeZA

21 Mayıs 2019 Salı

DEĞİŞİR İNSAN ZAMAN VE MEKAN



Bazen ateş oluyordu bazen su…

Kırgınlığım ve kızgınlığımı sevgiye dönüştürdüğümde iki şey oluyor. Mutlu oluyorum. Acı çekiyorum. Acı çekiyorum çünkü gülmekten korkuyorum. Çünkü gülerken bir anda ağlamaya başlamaktan korkuyorum. Ağlarken, gülmekten ümit kesmekten korkuyorum.

Acıyorum gözlerime. Acıyorum sevgime. Sevdiklerim, kırılıp gitmesin benim öfkeli sözlerime. Öfkem kendime. Kızmasınlar, kırgınlığım kendime. Kırmak istemem kimseyi. Kızmak istemezdim kimseye. Ümit etmek istemem. Bu yüzden çok sevmek istemem kimseyi. Ama severim. Çok severim her bir kesi, kimse bilmeden. 

Uzunca bir süre, dört yıl kadar, duygusuz biriydim. Rahattı, güvenliydi böyle olmak. Rahat bıraktım insanları zihnimde. Her şey yolunda görünüyordu. Sonra özledim insanları sevmeyi, her şeyleri olan mutsuz insanların yanında buğulu puslu bakan neşeli sokak çocuklarını görünce.

İstedim Allah’tan sevgimi. Verdi tekrar yavaş yavaş. Ve ben anladım neden daha önce hissizliği seçtiğimi. Bir seçimin eşiğindeyim şimdi. A) sevmek ve birer birer gidişlerini seyretmek mi? B) tam ortasında duyarsızca terk etmek mi her şeyi? Gerçekten düşündüğüm, birinci seçenek iken, kendime yalan söylemek ve suçlayıp durmak herkesi ve kendimi!

Kitap yazsam okur musunuz beni? Sizi yazsam, içimdeki sizi? Okur musunuz bizi?

-Hey! Bakın. Buradayız. Nefes alıyoruz, hayattayız hâlâ imdat! Kurtarın bizi. İçimizin kuytularına düştük, sesimizin yankısına gelin, duyan yok mu?

Seviyorum sizi ve bu bana acı veriyor. Sevmek güzeldi hani? Hepiniz birer yaralı çocuksunuz gözümde. Evet bir çocuğum belki ve bunları hissediyorum size karşı. Elimde yara bandım yok. Duyamam da sesinizi, sarılamam da size, uzaktasınız. Gücüm de yetmez sizi vurulup düştüğünüz yerden kaldırmaya. Hatta, korkarım merhem sürmeye çalışırken canınızı daha fazla acıtmaktan. Ama ne yapabilirim, seviyorum sizi. Ve aciz kalıyorum sevince. “Ben varım bakın” diyemiyorum. “Ben varım yanınızda!”… Yokum, hiç olmadım biliyorum. Bu acıtıyor işte canımı.

Ben, hep aradım birilerini. Allah’tan ve beni O’na yaklaştıran Güzel’lerden başkasını bulamadım yanımda. Acizdim ve aciz olmak bir tek orada iyiydi. Çünkü Allah’tı cc mükemmel olan. Kendimi ilk orada sordum. Daha bulamadım cevabımı. Ama bir yoldu. Sevmek için bir yol. Sizi Allah için sevmeye ve acılarımıza Allah için sabretmeye bir yol…

.

FATMA ZEHRA AKYIGIT 
FZA

20 Mayıs 2019 Pazartesi

DEĞİŞİR İNSAN ZAMAN VE MEKAN



Bu yazımı okuyup okumamanız hiç önemli değil. Çünkü sadece sesli düşüneceğim. Hepsi bu.  Önümüzdeki günlerde tam on bir tane sınavım var. Finaller😟 Fza’yı bilenler, tahmin edersiniz, çalışmak için elimden geleni yapıyorum. Bu yazıları-projeleri de derslerden başımı kaldırıp da biraz etrafıma baktığımda yazıyorum. Benim için en güzeli de şu ki, yazarken içime dönüyorum. Bir gün otobiyografimi yazarsam eğer, söz veriyorum, kitabın ilk sayfalarına “içimdekiler” bölümü ekleyeceğim. Okuyabilir misiniz? İçimdekileri diyorum, sadece yazılarıma bakarak okuyabileceğiniz iddiasında mısınız? Şimdilik bunu pek de merak ettiğinizi sanmıyorum. Belki bir magazin programında kameralara “aarkadaşlar lütfen çekmiyin, konferansa yetişmem gerekioo” derken görürseniz beni (Allah korusun! ne? Bunu gerçekten istemiyorum. magazin programında ne işim var? İlerde böyük adam olup zengin olunca başardım diye TED’e çıkcam ben 🙂 Bak bunu isterim işte :D) Ha işte o zaman merak edersiniz; perde arkasında neler var? (Herkes için söylemiyorum tabi. Aranızda önyargısına sahip çıkan canlarım var 😉 Bir de şu sorular meselesi var tabi. Merak etmeyin yahu, ahiret sorusu sormayacağım. Filozofik, aristokratik de sormayacağım. Öyle karmaşık kurmaşık paradoks soruları da sormayacağım. Uygulamamızı beğendiniz mi diye playstore sorusu da sormayacağım. Olağanüstü bir soru beklemeyin yani. Ortalama şeyler, havadan sudan… Şaka bir yana, sadece sizi kendinizden dinlemek istiyorum. Başkasından değil. Sizden duyduklarımla biraz kendimden uzaklaşmak istiyorum. Belki de daha çok kendimi dinlemek istiyorum. Bakacağız artık. Bana neler söylemek istiyorsunuz? Sizden duymak istediğim bir cevap mı var? İnsanları nasıl anlıyoruz? Anlamak istediğimiz gibi mi? Bize anlattıkları kadar mı? Herkes en doğru cevabı mı vermeye çalışıyor yoksa doğru olduğuna inanmak istediği cevabı mı? Vesaire. Bilmiyorum. Bunu bana sizin cevaplarınız öğretecek. Bir hayli meraklıyım. İki yıl içinde yanımda kimler kalacak? Ara sıra yalnız kalmak istediğimde, daha önemli bir işim olduğunda falan gideceğim. Döndüğümde kimleri nerede bulacağım? Kendimi nasıl bir dünyanın içinde bulacağım? Şu anda içinde bulunduğum yer neresi? Yanımdakiler kim?
.
FATMA ZEHRA AKYİĞİT
FeZA
   

YENİ YAZIMI OKUMAK İSTİYORSUN

DEĞİSİR İNSAN ZAMAN VE MEKÂN (32)

İnsanın kelimesi kalmaması nasıldır bilir misin? Bilirsin elbet. Birçok kereler yaşadın böyle zamanları. Ve inanırım, senin imtihanın da sen...