Gözler ihtiyacı kadar sus(a)madan
düşer mi dudaklara söz damlası?
Düşlerden, düşüşlerden sıyrılıp da
Â(â)na var(a)madan, sarılır mı mazi yarası?
Özler kandıysa gönlüyle sessiz yağmura,
bir daha susatmamacasına, sımsıkı,
dökülür kevser ırmağına his yaşları.
Bir şimşek çakar ardından bilmezsin,
Yâr (ks) nazarından himmet deryaları...
Senden mi sanırsın, vallahi değil,
O'ndan (cc) ve Habibi'nden (sav) gelir;
şakıyıp durduğun muhabbet çağlayışları.
Siretinden suretine şavkıyan nurların
Senden değil, benden değil; Oku'dukların
ve halis duaların amin yakarışları...
Derununda ömür saklı iris parlayışları
hani, o, ilmek ilmek dokudukların,
Umudu olur mütemadiyen
bekleyip duran bacakların da
koşturur bir tren arkasından
göz kenarında çizgi çizgi yaşları.
Toprak suyu özler, su toprağı;
tohum kıştan çıkar yola,
yolda sayıklar aşkla baharı yolcu,
son bir baharı, yazı, muştuyu...
Toprak yanarak çatlamadan
Karlı dağlar arasından
yol bulur da akar mı su?
Duymasın ağyâr iç çekişlerini, sus!
Çekilirken tebessümle gözlerin
yerinden fırlayacak yüreğinde
buruk bir neşe-yle karışır nefeslerin
Dur!
Vaktini bekler her şey, acele etme!
Ve acele et!
vakit ân gibi geçer kirpiklerde
Hisset!
Vakit geçmek bilmez,
beklerken maşuk, bakışlar yerde-yken
âşık nerede?
Aşk mı bilmem bu hüsn-ü-zann-ettiğim
Belki bir imtihanıdır Ya Baki'nin (cc)
Ente'l Baki dedirtmek içindir kalbe,
"ben" bilmez, Allah bilir-
Nasipten öteye yol gitmez...
İçiyorum şehrin ışıklarını, sırrı hoş ediyor
İçiyorum kalp nazarından bakışlarını aşkın
Ayılıyorum ve görüyorum ki; Allah için
Yaşamak debeleniyor içimde fakat başım
Akşamdan değil koşmaktan kalma, halsiz...
Yine de huzur sarıyor beni, treni ve o yeri
Anlıyorum ki, ben dinlenirken
yüzümde yaşam izlerimle hayatın göğsünde
İnsan, zaman ve mekân, tam da merkezinde
Her şeyin Sahibi (cc) de;
hepsinden münezzeh, kalbimde...
Koşsam ve nihayet yetiştiğimde
velev ki bulsam,
yaşamaya
mecal kalmış olur mu dizlerimde?
Bunca harareti telaşların
ve her vardım sandığında bulamayışların,
aslında kalbin Allah'a olan iştiyakı
zira dünyaya dair ne varsa da hep
hüzün, gam ve keder dahil,
bir aldanma, oyun ve eğlence metaı.
Niyet eyle sen, ey!
İlâhi aşka mecnun olamamış yüreğimin
Mevlamı hatırlatan Leyla'sı,
yaşamaya
Allah için.
Bilmem,
çöl müdür yoksa serap mı
baş gözünün gördüm sandığı
Bilmem,
mahzeninde ne saklar kader sandığı
Bilmem çölde gül, serap ile sulansa açar mı,
Çöl dikeni can yakarsa göle zemzem dolar mı
Bilmem toprak ve su yorgun ve naçar mı
Bir gülüp bir ağlayan bir de kuruyan, solgun
gözler de doğar, yetişir ve yaşar mı
yolu
aşkı
hayatı
sonu?
“ben” bilmez, Allah bilir
mey nedir-
şu gönül denen meyhanede-
çay bitmiş midir,
kahvenin kaç zamanlık hatrı, yitmiş midir?
Ey Aziz dostu bir kimsenin!
Öyle afili sözcüklerim yok benim senin gibi
Bir şişe, yıllandı mı gönül mahzeninde hiç?
Yoksa erken midir vakit, geç midir
varmak korku/ümit belirsizliğiyle
bilmeden gül müdür diken midir çiçek-
mi kelebek mi ufukta görünen son nefes-
te Hak vaadine vuslat için,
tüm yalınlığınla sohbetleşmeye bir'likte,
Nasiptir/değildir bilmem, tanışmak için
sen gelir misin?
FATMA ZEHRA AKYİĞİT FeZA
19 HAZİRAN 2022 PAZAR
SAAT 01.30-04.35
20 HAZİRAN 2022 PAZARTESİ
SAAT 08.15-09.00