9 Aralık 2020 Çarşamba

KARAMLA DÖKÜLSE DE İHTİŞAMI KANATLARIMIN...


karamla dökülse de ihtişamı kanatlarımın
teker teker toplar tüylerimi ıslatırım dilimle
kirpiğimdeki yaşımla yapıştırırım ruhuma 
görmesinler diye yerin derinlerinde uçarım
karanlığa zincirli kalemimle

yaramla sökülse de düşlerimin gökyüzü
ilmek ilmek dikerim yıldız pençelerimle
ben maviyi beyaza yamarken incelikle
çizilir yüzü göğün kan akar dağlara kızıl
kalemime siner zarif isler...

saramla sönse titrek mumca umutlarım
sıkılır yumruğu en gizli korkularımın
okşarım omuzlarımı dostça sarsarım
ne rüzgarı boğabilir ne ellerimi kırabilirim
üflerim nefesim acır söndürür ayın da ışığını
renksiz tırnaklarımda ölü deri parçalarım

saçmamla serilse de yere mantığı aklımın 
kuşça duygulu ürker göğsümdeki sıcaklık
üşüme gelir ansızın gagamda sarı çığlık
hareketsizleşir kanatlarım ihtişamım dökük
donuk bakışlarımdan sızar yaşlarım yıllık
olsun, yaşarım yazdıklarımı anlık
sandıklarım zihnimde her anıyla sekeratlık 

ŞİİRİMİN ŞERHİ

"Karamla dökülse de ihtişamı kanatlarımın

iyilik güzellik erdemlilik gibi olumlu özelliklerimiz kalbimiz karardığında kötülüğe meylettiğimizde suçla günahla karamsarlıkla olumsuzluklarla yüklendiğimizde, yüzümüze yansıyan aydınlık kararır ışığımız ihtişamımız kalmaz. mısradaki benzetme yırtıcı bir kuş. geniş kanatlarıyla ihtişamlıdır ama simsiyahtır. kanat çırptıkça tüyleri dökülür. insan da yaşarken çırpınır durur daha iyi olmak için. çırpınırken kendisinden bir şeyleri kaybetmekle yüzleşir bazen eksilir. bu yorgunluk yüzüne de yansır. 

"Teker teker toplar tüylerimi ıslatırım dilimle

dökülen tüyler, insanın ödediği bedeller, yaptığı fedakarlıklar, kendinden verdikleri, hayat yorgunluğunun emareleri... insan ne kadar bitmiş de hissetse yine ayağa kalkmalıdır. yüzünden dökülen parçalarını toplamaya da çalışır. mısradaki benzetme, yırtıcı kuşun yeniden ayağa kalkabilecek kadar güçlü olduğunu ima ediyor. tüylerin her biri hayatına dair birer mektupsa bu mektupları adresine göndermek için zarfın kapağını yapıştırmak gerekir. bu işi de dilimizle ıslatarak yaparız. yaşadığımız her şey iyisiyle kötüsüyle hayatın bize verdiği birer mektup. yırtıcı kuş da dökülen her tüyünü geri toplayıp hayatın kendisine verdiği mesajları kendi çabasıyla alıyor.

"Kirpiğimdeki yaşımla yapıştırırım ruhuma 

hayatın mesajlarını anlamak ağır gelir. bu ağırlığı taşımakta zorlanır ve ağlarız bazen. sonra gözyaşımızı ellerimizle sileriz. mısradaki benzetme, gözyaşlarımızın hayatın öğrettiklerini bedenimizin ardındaki bize, içimizdeki bize kazandırmaktaki rolüne işaret ediyor.

"Görmesinler diye yerin derinlerinde uçarım

ne kadar insanlarla içi içe yaşamaya ihtiyacımız varsa da içimizde yaşadıklarımız da vardır. 

"Karanlığa zincirli kalemimle

ne kadar iyi olmaya gayret halinde olursak olalım insan olmamız hasebiyle bir yanımız hep kötüye meyyaldir. nefsimize atfen. ne kadar iyi tarafından baksak da yaşadıklarımıza içimizden ikilemlere düştüklerimiz vardır. mısra kaçamadığımız olumsuzluklara işaret ediyor.


"Yaramla sökülse de düşlerimin gökyüzü

yaralandığınızda deriniz yarılır açılır. benzetme, sökülen elbise. düşler kurarız hayallerimiz vardır iyi olmak iyileşmek adına. düşlerimiz dışarıdaki gerçekliğin aksine zihnimizdeki ayrı bir dünyadadır. bu dünyanın da bir gökyüzü var.

"İlmek ilmek dikerim yıldız pençelerimle

yırtıcı kuş ne kadar sert ve hırçınsa da nihayetinde bir kuş kalbine sahiptir. düşlerinin sökülen gökyüzünü dikmek, yaralarını iyileştirmek ister. psikolojik sorunları olan birinin umutsuzluk içinde acı çekiyor olmasına rağmen tedavi alıp iyi olabileceğine inanmak istemesi gibi. mısradaki benzetme, yırtıcı kuşun elleri değil pençeleri vardır. ilmek ilmek dikmeye niyetlenir söküğü.

"Ben maviyi beyaza yamarken incelikle

çocukken çizdiğimiz resimlerde suyu maviye boyarız. yağmur sudur. mavidir. yağmur yüklü bulutlar siyah olur. yağmurlu havada gökyüzü berrak bir mavi olmaz. yırtıcı kuş sökükleri dikerken kara bulutların beyaz olduğunu ve bozarmış gökyüzünün berrak bir maviye dönüşmesini hayal etmektedir. bütün güzellikleri hayat tablosuna çizmek ister. 

"Çizilir yüzü göğün kan akar dağlara kızıl

pençeler eller gibi değildir. tırnakları sivridir. yırtıcı kuş iyilik için elini her uzattığında sivri tırnaklarıyla çizer sıyırır istemeden hayalini kurduğu güzel gökyüzünü bile. gökyüzünün çizilen derisi kanar. kan dağların arasına dökülür. güneş dağların ardından batar. gün batımı kızıldır. yırtıcı kuşun hayalini kurduğu günlük güneşlik açık bir havayken çabaladıkça bozarmış havayı silmeyi başarsa da bu defa da çektiği zorlukların hüzünlerinden kurtulamaz. gökyüzü akşam üzerine boyanır.

"Kalemime siner zarif isler…

kuş ne kadar yırtıcıysa da kalbinde iyi niyetleri vardır. hassas bir tarafı vardır. 
bu mısra, bir sonra gelecek olan mısradaki mum ateşinin isini getiriyor. mumun ateşi kuvvetli değildir. zarifçe yanar. dumanı değil zarif bir isi olur. 


"Saramla sönse titrek mumca umutlarım

umutlarını bazen bir sara hastasının şiddetli titremesi gibi bazen de bir mumun salına salına hafifçe titremesine benzetiyor. bazen umut ederiz ama umutlarımızın gerçeğe dönüşeceğine inanmakta tereddütlerimiz, ümitle ümitsizlik arası kararsızlıklarımız vardır.

"Sıkılır yumruğu en gizli korkularımın

sara hastası krizi tuttuğunda yumruklarını sıkabilir. uğraşsanız da açamazsınız. çok sıkıdır. kuvvetlidir. korkularımızla yüzleşmek istediğimizde güçlü olduğumuza inandırmaya çalışırız kendimizi. yumruğumuzu sıkar mücadeleye hazır olduğumuzu kendimizi savunabileceğimizi gösteririz muhatabımıza. yırtıcı kuşun muhatabı kendi hayatının ta kendisi.

"Okşarım omuzlarımı dostça sarsarım

yırtıcı kuş bu hayatta tek başına olduğunun farkındadır. yalnız doğduğunu ve yalnız öleceğini bilmektedir. kendi kendine dost olur. omuzlarını dostça okşar ve sarsar 'güçlü ol, ayağa kalkabilirsin' der gibi cesaretlendirir kendini.

"Ne rüzgarı boğabilir ne ellerimi kırabilirim

rüzgar mumu söndürebilir. ama yırtıcı kuş, ateşini rüzgara zorla söndürtemeyeceğini biliyor. yapıp ettiğimiz bütün yanlışlıkları hataları kendi ellerimizle yaptığımızın bal gibi de farkındayızdır bazen. fakat ne kadar yanlış işler yapmış olsa da kıramayız elimizi. çünkü iyi işler yapabilmek için de aynı ellere ihtiyacımız vardır.

"Üflerim nefesim acır söndürür ayın da ışığını

içimizde yandığımız ateşi üfleyerek söndürmeye kalkışırız bazen. yaramıza üflediğimizde iyileşiyormuş gibi daha az acıyormuş gibi gelir. nefesimiz üflememizin başında soğuktur sonuna doğru ılık çıkar. yaranıza üflediğiniz bir anı canlandırın gözünüzde hissedin o anınızı. mumun ateşi sıcaksa da ışığı aydınlatıcıdır. hayatımız boyu yaşadığımız acılar yaksa da içimizi çoğu zaman bizi daha da güçlü hale getirir. nasırlaşmış yumruklar acıyı hissetmez olur malum. çok dövülmüş sokak çocuğu bir süre sonra sizin atacağınız tokatla sarsılmaz hale gelir. mumun ışığı, yakıcı ve aydınlatıcı. ay gecenin karanlığında yaşar. aynı zamanda ışıktır. yırtıcı kuş, öyle bir acımış bir nefesle üfler ki mumu da söndürür ayın ışığını da... yanmayayım derken karanlıkta kalıverir.

"Renksiz tırnaklarımda ölü deri parçalarım

bir depresyon hastasına her şey renksizdir. yırtıcı kuş, aşırı stresinden dolayı kaşınma zorlantısına sahip bir obsesif. derisini kaşıdıkça cildinin üzerindeki ölü deriler sıyrılıyor dökülüyor. 

"Saçmamla serilse de yere mantığı aklımın 

böyle karanlık bir ruh haline sahipken psikolojisi yerle bir bir durumdayken her zaman mantık aramaz kişi. saçmaladığı zamanlar da olur. 
ikinci bir anlam, saçma, bir çeşit tüfeğin içine konulan hafif bir mermi çeşididir. yırtıcı kuş, nereden geldiğini hesap edemediği bir saçmayla vurulmuştur.

"Kuşça duygulu ürker göğsümdeki sıcaklık

ne kadar sert ve güçlü görünse de yırtıcı kuş, nihayetinde bir kuşun küçücük hassas kalbine sahiptir. vurulma anında ürker. göğsündeki sıcaklığı hisseder. saçmayla yara aldığınızda yaralanan yerde yanma hissedersiniz. yırtıcı kuş başından vurulmuştu. psikolojik bir hastalığı olan birinin sorunu başındadır ama kalbinde derin acılar duyar. başından vurulmuş olsa da yırtıcı kuş aslında kalbinden yaralanmıştır. diğer bir anlam, akıl ve kalbin birbirine bağlandığı noktaya işaret ediyor.

"Üşüme gelir ansızın gagamda sarı çığlık

saçmayla yaralandığınızda kan kaybeder ve vücut ısınızı kaybedersiniz hızla. gücünüz düşer. yüzünüzden can çekilir sapsarı olursunuz. yırtıcı kuş acı çekiyordur ve canı yandıkça çığlık atar feryat eder 

"Hareketsizleşir kanatlarım ihtişamım dökük

yırtıcı kuşun dayanacak hali kalmamıştır artık. kanatlarını dahi oynatamaz. kendileriyle yüksek göklerde ihtişamlı uçmayı hayal ettiği kanatları bütün tüylerini dökmüştür. 

"Donuk bakışlarımdan sızar yaşlarım yıllık

ölürken donuk bakar gözler. yırtıcı kuşun gözlerinden yaş dökülür. ağlar sessizce ölürken. diğer anlam, ölürken yaşadığı yıllar gözlerinin önünden geçer. her yaşını gözlerinde canlandırır. donuk bakışıyla izler hayatını. 

"Olsun, yaşarım yazdıklarımı anlık

ne olursa olsun kalemiyle yalnızca yaşadıklarını yazmıştır dürüstçe. yalansızdır yazarken her şeye rağmen. bu içini rahatlatır.

"Sandıklarım zihnimde her anıyla sekeratlık 

sekerat, azrailin artık canı çekeceği andır. sandıklarım, birinci anlam, hayatının mektuplarını kilitlediği sandıkları ölüme gidiyor artık. tüm anılarının artık son anları. ikinci anlam, zannetmek. son anımızda iyi sandığımız insanların kötülüklerini görmüşüzdür. son anımızda doğru sandığımız bazı gerçeklerimizin yanlışlarına şahit oluruz yalanları görürüz. bunu çoğaltabiliriz. öyle zannettiklerimizin aslında öyle olmadığını gördüğümüz o an, artık son, ölüm anımızdaymışız gibi duygular yaşatabilir bize. ve öyle olmadığını gördüğümüz öyle sandığımız herkesi ve her şeyi içimizde öldürmek isteriz çoğu zaman. ve o kadar buza dönüşür ki duygularımız, onların zihnimizde sekerata düşüşünü hissizce seyredebiliriz.

FATMA ZEHRA AKYİĞİT FZA














 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YENİ YAZIMI OKUMAK İSTİYORSUN

DEĞİSİR İNSAN ZAMAN VE MEKÂN (32)

İnsanın kelimesi kalmaması nasıldır bilir misin? Bilirsin elbet. Birçok kereler yaşadın böyle zamanları. Ve inanırım, senin imtihanın da sen...