14 Şubat 2021 Pazar

BIR HAYAT VARDIR 1.BÖLÜM



Cevabını bilip de ısrarla sordukların vardır
Bazen bildiğin halde anlayamadığın cevapların…
Anlamazdan geldiklerin vardır
Bal gibi de anladığın ama yaşamaya cesaretsizliklerin…
Bilmediklerin vardır sonra
Cevabını duymaya korktukların
Aranıp durduğun cevapların
Merak edip de soramadıkların
Sormadan cevabını aldıkların
Sorduğuna pişman oldukların…
Hayatın dilsiz imtihanları vardır; yaşanmadan anlaşılmayanlar…
Öyle çetrefillidir ki, diller kabul etse de gözlerin şekle muhtaç oldukları vardır
Gizemli sözler duyarsın cevap niyetine; gönlün sorduklarına kifayetsiz kaldıkları vardır
Soruların da cevapların da manaya hapsoldukları vardır
Nasıl yüründüğünü bilip de adım atamadığın gidişler vardır
Neden dendiğinde bir sebep diyemediğin, anlamı bilmem nerede saklı dönüşler vardır
Arkasına bakmadan gidenlerin vardır
Bir veda bile edemediklerin…
Ateşin küllendim derken çıkıp gelen dönenlerin vardır
Artık çok geçlerin, hoş geldinlerin…
Yanında olsun istediklerin vardır seni çok yormalarına rağmen
Terk edemediklerin vardır git demelerine rağmen
Kıramadıkların vardır sadece yanımda kal yeter diyenlerin…
Gitmek zorunda oldukların vardır
Hep gerisin geri giden ayaklarına çaresizliğini söylendiklerin…
Aslında bağırmak istediğin, susmak zorunda oldukların vardır
Biriktirip susturduğun sonra tutamayıp haykırdıkların vardır
Keşke sussaydım dediklerin, artık susmaktan bıktıkların vardır…
Susmakta bulduğun kaygısızlıkların…
Dağları yankılatan çığlıkların boşalttığı sıkıntıların vardır
Anlatışa sığmayanlar vardır
Hiçbir kelimenin anlamını bilmediği hissettiklerin…
Bir hecenin dudaklara ağır geldikleri vardır
Sayfalarca konuştukların vardır
Bir damla gözyaşı sızan gözlerin, yüzüne harf harf yansıyan kelimelerin vardır
Hiç istemeden konuştuklarınla kırdıkların vardır
Onların konuştuklarına alındıkların…
Konuşamadığın için üzülenlere açıklayamadığın huzurların vardır
Bağrına çöreklenen yumru sızıyı kimseden saklayamadıkların…
Silinsin diye üstünü karaladıkların vardır; düzelsin diye yeniden yazdıkların, yırtıp attıkların, yakıp kül ettiklerin…
Bir denize savurdukların vardır, bir toprağa gömdüklerin…
Müsveddelerin arasından kurtardıklarını bir makasla kesip çöpe attıkların…
Dimağında yer etmiş yankılarından çıkarıp sil baştan yazdıkların…
Şairler vardır kafiyesiz yazar şiirlerini
Şiirler vardır kafiyesini ilmekli yaşantılar işlemiş
Çektikleri dilini lal etmiş, ne diyeceğini bilemeyenler vardır
Dursun da biraz dinleneyim dediğin bir dünya vardır
İçinde bir yerlerde sonsuzluğa duyduğun bir özlemin…
Kaçmak istediğin zamanlar vardır kendine
Kendinden saklanmak istediklerin…
Kapanmak istediğin içinde, bir yalnızlık vardır
Bazen de sıkıldığın tek başınalıkların…
Söz geçiremediklerin vardır, sessiz kalan bir şeyler…
İstemsizce yaptıkların vardır
Bazen kendiliğinden gelenler bazen içinden gelmeyenler…
Bazen susar insan, dudakları çatlar susuzluktan
Bazen de susar insan söylenecek çok söz varken bile
Bazen dolarsın, kimse anlamaz
Bazen herkes anlar da senin kendini anlamadıkların vardır
Dünyaya yalnız baktıkların vardır; gece ayazı yatağın, içten içe sancıların…
Hayata nasıl baktığını bilirsen bir an bile yalnız kalmadıkların vardır
Özleyenlerin vardır hepsine birden yetişemediğin
Nefesin kalp atışına tutuklanırcasına özlediklerin vardır
Defalarca gördüğün rüyalarda Siluetinin dahi yanağına dokunamadıkların…
Ne yapsan da can kuşunu konduramadıkların…
Güç yetiremediklerin vardır, elinden geleni yaptıkların…
Önüne geçemediklerinden dahi kendini sorumlu tuttukların vardır
Kıymetini bilemediklerin vardır, başını kaldırıp yüzüne bakamadıkların…
Uzaklara baktıkça dinlendiklerin vardır
Uzaklığa bir yakınlığı vardır gözlerin ve gönlün de
Baktıkça özlediğin yakınların vardır
Zahiren uzaklarda olduğunu bildiğin, canından yakında olanların vardır
Uzaklara bakıp gidemedikçe yoruldukların, sevgiyi hissettikçe dinlendiklerin vardır
İçindeki sesi duyurmasın diye son ses açtığın bir şarkı vardır
İçinden geçeni anlatsın diye başa sarıp, gökyüzüne sarılıp, büyüsüne kapılıp ezberlediğin, başını ağrıtan kulaklığa kızdığın, sessiz sessiz mırıldandığın nakaratlar vardır
Unutmak zorunda oldukların vardır, hiç unutmak istemediğin…
Unutmak isteyip de unutamadıkların vardır
Aradan geçen yıllardan sonra unutmuş olduğunu hatırladıkların vardır
Hala bugün o günmüş gibi hatırasını sayıkladıkların…
Ömür kokan anıların vardır
İçinde bulunduğun anı bir daha yaşayamayacağını hissettiklerin…
Bilmeden girdiğin bir sınavdan kaçamadıkların vardır
Kazanabilecekken bilerek kaybettiklerin…
Kaybedeceğim zannederken kazanmış olduğuna inanamadıkların vardır
Aciz bakıp kendini büyük gördüklerin vardır
Acizliğini fark ettiren imtihanlardan geçer not aldıkların vardır
İnsanı insanlıktan çıkaran sınavlar vardır
Açlık, susuzluk, fakirlik, hastalık…
Yüzünde renk, gözünde fer, gönlünde hal bırakmaz insanın
İnsanı insanlıktan çıkaran vicdansızlar vardır
Zulmü gördükçe kabaran intikam duyguların…
Mazluma kanat germeyen ama zalime kin kusanlar vardır
İnsanlıktan çıkanlara rağmen insan kalmayı başaranlar vardır
Gerçeğini bilip de sahtesinden kurtulamadıkların vardır
Sahtenin gerçek olmasını dilediklerin…
Keşke bir yalan olsaydı dediğin gerçekler vardır
Bir yalan mıydı yani dediğin gerçeklerin…
Cesurca savaştığın cephe tutmuş duygular vardır
Defalarca yara aldığın bir savaşın…
Pes etmemekle kazandığın bir zafer vardır
Bazen şehit olduğun bazen sağ kaldığın…
Tüm zayıflığına rağmen hiçbir yere sığamadıkların vardır
Bacaklarında güç bulamadığın bir anda gitmek istediğin bir yerler vardır
Bir sızın vardır sol yanında bağrına düşen bir ateş vardır
Ansızın çöken bir ağırlık vardır, altından kalkamadığın sorumlulukların…
Bir yük vardır sırtında ki ne yere ne göğe… bırakamadığın…
Yoruldukların vardır küçük şeyler üstüne üstüne geldikçe
Hayrette kaldıkların vardır her biri sırlarını önüne serdikçe…
Gelişleri vardır zamanın ansızın, terk edişleri keyfi yetince, öyle geçiverişleri…
Öpüşleri vardır rüyaların, titreyişleri umutların…
Gülümseyip kaçışları vardır gelir gibi yapanların
Soluna dokunan ağır içişleri vardır serabı
Siliverişleri vardır zamanın kızgınlığını kumların
Öyle hapsoluşları vardır izlerin, geçmeyişleri zamanın, sızına sırıtışları…
Patladıkların vardır ona buna şuna herkese ve her şeye!
Bazen yutamadığın bir öfken vardır boğazında düğümlenen o bir şeye
Serinliklerin vardır hiç takmayan bir kafan hiçbir şeye…
Önüne gelene öğütler dağıttığın vardır
Verdiğin öğütlerden bihaber yaşadıkların…
Kıvrımı bitmez yokuşu tükenmez yollar vardır
Yürümeye başlamadan yoruldukların…
Daha hızlı koşabilmek için takat umdukların vardır
Yıkılmaktan yorulup ayağa kalkamadıkların…
Yine düşeceğini bildiğin halde çıkmaya niyet ettiğin yüksekler vardır
Defalarca düşüp belini kırdığın…
Kırıklarına rağmen dik durmaya çalıştıkların vardır
Yolculuklar vardır kendinden uzaklara
Vardığın her yerde biraz daha aradığın, hiç bilmediğin bir kendin vardır
Başlangıçların vardır havada kalan, yere çakılmakla başlayan sonların….
Ta eskiden beri kalkıp gitmek istediğin uzaklardaki bir yer vardır
Gitmeye her niyetlendiğinde düşüp kaldığın yerler vardır
Kalkman gerektiğini bildiğin halde düştüğün yerde öylece beklediklerin vardır
Yeniden kalkmaya gücün yettiği halde seni kaldıracak bir eli beklediklerin vardır
Düştüğün her bir yerde sırtına yüklenen bahane kılıklı korkuların vardır
Cesaretini korkuların esaretinden kurtarıp cılız da olsa bir ümidin ardına salasın vardır
Bilirsin ki varacağın yerde seni bekleyenler vardır
İstesen kalkabileceğinin farkındasındır
Kalkmayı başardığında senden beklenenler vardır
Gitmek istediğin yere yaklaştıkça yollarda ödemen gereken bedeller vardır
Varacağın yerin hayalini kurar gülümsersin
Henüz kalkamadan düştüğü yerde ölenler de vardır
Derin bir nefes alıp mesafeyi ölçmeye başlarsın
Niyet etmeye bile vakti kalmayanlar vardır
Ya başlangıca döner yürürsün baştan uca ya kaldığın yerden devam eder, yeni bir hayatın başlangıcında olduğunu hissedersin
Kararlı bir inançla ve sevgiyle bakarsın yola
Ne kayıplar verdiği halde vazgeçmeyenler vardır
Varacağı yere sayılı adımlar kala gözyaşları sevinçliyken
Bir lahzacık dinlendiği kaldırımda yığılıp kalanlar vardır
Terini içecek su edersin, hararetini soğuk gecelerine yorgan…
Ciğerlerine doldurduğun nefesi sıcak gündüzlere rüzgar…
Gidebildiğin yerde senin için bir bahar vardır
Hayal ettiği yerin yakınlarında bulunduğu mevsimin tadını çıkaranlar vardır
Mor çiçekli deve dikenlerini kokladıkların vardır
Hayretle bakarsın etrafına, onların özünden bal yapmak için gurbete gelmiş arılar vardır
Neden bir gül değilim diye şikayet etmez deve dikeni
Neden bir çiçek bahçesinde doğmadım diye sızlanmaz arı
Yürüdüğün yollarda hayatta kalman için alman gereken ibretler vardır
Çakıllarla dertleşirken tökezleyen ayakların, çakallarla cenk ede ede cengaverleşen bileğin vardır
Senin varabilmek için canın çıktığı yerde şu perişan haline bakıp gülen yerliler vardır
Vardığın yerde sana gülümseyen güzeller vardır
Belki seni bambaşka biri yapacak sihirli bir değnek!
Belki herkesin mutlu ve huzurlu olduğu bir ütopya vardır!
Kim bilir, belki de tüm bu sonlu güzelliklerin seni terk ettiği bir anda sonsuz bir cenneti sana armağan eden eşsiz bir ölüm vardır!
Bunlar dahi yolun varma noktası değildir belli ki
Yavaş yavaş anlamaya başlarsın
Keşke güzelliğin bile yaratıcısı olan O YEGANE GÜZEL’E varsa bütün yollar dersin…
Anlarsın bunun nihayeti yok
Tam avucuna alıp yudumlayacakken seraba dönüşen göller vardır
Aniden uyanıp kalktığın derin bir uykun vardır, adı gaflet!
Gözlerini açtığında pencereden süzülen gri gölgeler vardır
Tekrar yumup gözlerini görmek istediğin rüyalar vardır
Rüyaların gerçekleştiği bir dünya vardır, adı yürek!
Gerçekleşmek için onun uyanmasını bekleyen bir sen vardır içinde
İçindeki seni yüreğinle konuşarak uyandırmak isteyen nice hikmetli imtihanlar vardır
Uyanmak istersin nihayet!
Her gece daldığın rüyalardan gerçeğine varabilmek ümidiyle her sabah yeniden kalktıkların vardır
Gün ortasında yorgun düşsen bile yüreğindeki sese dayanıp kaldığın yerden devam edişlerin vardır
Ve muhakkak bir gün vardığın yerden geriye dönüp, gelmek isteyen herkesi çağırdıkların, umut var hadi kalkın diye başa dönmüşlere, yolda düşmüşlere gerçekleşen rüyalarından el salladıkların vardır
Ümit etmekten bıktıkların vardır, yüzde birlik ihtimalleri ümit saydıkların…
Almayı beklediğin bir haber vardır iyi ya da kötü fark etmeyen…
Keşke öğrenmeseydim dediklerin vardır, habercinin alnından öptüklerin…
Zorlar vardır imkansızdan acı, tebessümler vardır gözyaşından sancılı…
Pansumanı yapılmamış kesik ümitlerin vardır
Üzerinden kan sıza sıza dua olmuş al çiziklerin…
Hiç dinmesin dediğin yağmurlar vardır
Hiç güneş doğmasın dedirten yıldızların, hiç karanlık olmasın dediğin sabahların vardır
Gölgenden korktukların vardır, gölgenin şahsında kendinden…
Gölgen kendi eserindir bilirsin, güneşin önüne kendin geçtiklerin vardır
Kendini kaptırdığın karanlıktan seni çıkarsın diye duymak istediğin birkaç kelam vardır
Aynadan yağmuru seyredip ruhuna hakikati fısıldayışların vardır
Beyaza koşarken karanlığa düştüklerin vardır, siyahtan yoruldukça yıldızlarla gülüştüklerin…
Hüznü neşeyle örtmek icap eder de bazen güneşin bulutu teselli edemedikleri vardır
Ölüşlerin vardır gözlerin açık renkli, gülüşlerin koyu siyah
Son sözlerin günah içindeki ellerin donuk su rengi içindeki ah
Çözülüşleri vardır kopuk düğümlerin, bedenin taş, ruhun ipsiz seyyah.
Ölümü unutturan güzelliklerin içinde yaşama sıkıca bağlandıkların vardır
Dünyayı fani kılan gerçeğe teslim oldukların vardır
Güzeli çirkin kılan ölüm rabıtalarına daldıkların vardır
Dünyayı köprü bildiklerin…
Ölümü güzel kılacak iyiliklere ömür adadıkların vardır
Bazen durur dünya inecekler iner, o, yoluna devam eder
Durma vakti yakın, yolu uzun olanlar vardır
Kimine ise dünyanın dönmemeye ant içtikleri vardır
Başı ufka daireler çizen, midesi bulanan, dünyanın tuttuğu yolcular vardır
Bedeninde tutsak ruhlar vardır alemden aleme bayrak açan…
Önemsediğin için canını yakanların, bir türlü yaranamadıkların vardır
Güvenemediklerin, elini tutamadıkların…
Ne haliniz varsa görün deyip kendi haline kaldıkların vardır
Boşvermişliklerin, umursamazlıkların…
Bin bir türlü insan vardır; yardım ettiğinden diş bilediğine kadar…
Verdiğin emekleri helal hoş ettiğin, koynumda yılan beslemişim dediklerin vardır
Aklından geçenler vardır; düşünürken içini çektiğin, hafifçe gülümsediğin, kaşlarını çattığın, gözlerinden taştığın…
Şükretmekten aciz oldukların vardır, şikayet etmekten göremediklerin…
Kaderine yazılan mutluluklar vardır, hüzne dalıp bir kenarda unuttukların…
Nimetler vardır, nice gamlar vardır yalancıktan olduğunu bildiğin…
Hikmetler vardır her saniyene gizlenmiş
Geçmeyen zamanlardan bulamadıkların vardır, geçip gitmiş zamanlardan arandıkların…
Yok olanın olmamasını dileyen vardır, dilediğini ol demesiyle var eden…
Bir isyan eden vardır yok diye, neden olmadı diye…
Bir de razı olan vardır, olmayışı dahi O’ndandır diye…
Engel olamadığın isyanların vardır
Sonra pişman olup razı olduğun; varlar vardır yoklar vardır…

FATMA ZEHRA AKYİĞİT

FeZA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YENİ YAZIMI OKUMAK İSTİYORSUN

DEĞİSİR İNSAN ZAMAN VE MEKÂN (32)

İnsanın kelimesi kalmaması nasıldır bilir misin? Bilirsin elbet. Birçok kereler yaşadın böyle zamanları. Ve inanırım, senin imtihanın da sen...