23 Ocak 2022 Pazar

ÜSLÛP'TAN KAYBEDIŞLERİMİZİ SAMİMİ NİYETİMİZ AFFETTİRMİYOR

 


Üslûptan kaybettiklerimizi, o kelâmı söyleyişimizdeki asıl samimi niyetimiz, affettiremiyor. 

FeZA mesela. Kaybetmek istemediği insanlarla yakın olmaktan uzak durur. (Bu durumun değişmesi gerektiğinin farkındayım, değişir insan...) Çünkü samimiyetine inandığı ve güvendiği insanların, her şey yolunda giderken eften püften bir konuda "yanlış üslûp" gerekçesiyle onun samimiyetini ve tüm iyiliklerini güzel hatıralarını bir kalemde silip atmaları, ona ağır gelir. "Sen beni tanımıyor musun?" diyesi geliyor insanın. Böylece bu insanların gözünde; muhatabını tanımak, sevmek, onu olduğu gibi kabullenip yanında kalarak onun ilerleyişine gelişimine değişimine şahitlik etmek... vb. bunların bir anda hiçbir öneminin kalmayıverişi, insanı yakın mesafelerden uzaklaştırıyor. 
Hayır, yanlış üslûba savunma yazmıyorum. Diyorum ki, samimiyet kurduğumuz yakın gördüğümüz insanları, ne kadar tanıyoruz?
Onları

ceviz kabuğunu doldurmayacak bir meselede 

sizin baktığınız pencereye göre 

yanlış üslûp kullandığı için

aslında belki de kendisinin yaşadığı çevrede normal ve içten sayılan bir şekilde ifade etmeye çalıştığı için meramını, hadi çevresi ya da niyeti bahane değil diyelim insanları bize uyduğu ölçüde doğru kabul edelim (!) ;

bir yanlış üslûbu, görünenin aksine iyi niyetle düşünülmüş fakat yanlış bir şekilde ifade edişi

affedebilecek kadar yakından tanıyor musunuz? 

Yoksa daha onu anlamaya bile çalışmadan "Ben, bana bu üslûpla konuşulmasını asla affedemem, ben bu şartlar altında devam edemem, benim için sen bu kadarsın, mümkünse bir daha yan yana gelmeyelim, iletişimimizi keselim, arkadaşlığımız buraya kadarmış..." kabilinden "doğru üslûplu sözlerle", bir kalemde silecek kadar "gurur ve prensip sahibi, kibar..." biri olarak, onu hiç mi tanımıyordunuz? 

Yanlış üslûba savunma yazmıyorum fakat yanlış olan ne ki birbirimizi tanımak gayretine bile girmeden, kendimizi açmak tanıtmak gayretine bile girmeden, öyle yakın gibi ama meğer uzak bir mesafeden, kendimiz çok kusursuzmuşuz gibi insanlardan mükemmellik ve tam tamına bizim doğrumuza uyum bekleyerek, kolayca, zihnimizde ona bir etiket yapıştırıveriyoruz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YENİ YAZIMI OKUMAK İSTİYORSUN

DEĞİSİR İNSAN ZAMAN VE MEKÂN (32)

İnsanın kelimesi kalmaması nasıldır bilir misin? Bilirsin elbet. Birçok kereler yaşadın böyle zamanları. Ve inanırım, senin imtihanın da sen...