12 Mart 2022 Cumartesi

AH!

 

İçimde yangın,
Soğuk; güneş ve kar.
Nefesime ah dedirten
Titrek sancı,
Gözlerimde yabancı bir nâr,
Nûra muhalif olmayan bir nazar.
Sesimde kıvılcım,
Harflerimde şiir tınısı,
Buz dağı ağaçların dallarında kar
Ardında sokak lambası
Yanan, soluğumda yaralı buhar,
Mahzun bakışlarımda donan buğu...
Ah! Konuşabilsem...
Gerek mi var?
Sükût sıcak, kelâm hangi mevsim?
Bilmem, kalemin diline düşen nedir,
Daha doğmadan boğazından asılan
O his nedir? 
Bilmem, akıl ne der bu hâle 
Ne der insaflı bir bilge şu melâle?
İçimde bir yumru hâlâ yanıyor.
Güneş kızıllaştıkça daha da üşüyor.
Kar; ağaç dallarında grileştikçe
Ayaklarımın izinde çukurlaşıyor,
Gölgeli bir turunculukla doluyor içi.
Kirpiklerimde ne biçim bir acı!
Ellerim karıncalanıyor.
Zihnimde hareketsiz kelimeler,
Bam tellerimde ehlileşiyor sesler.
Sükûn buluyor fark ettirmeden
Kalbimin beşer yanında cûşa gelen
Tüm sevmeler
Buruk bir ayrılık acısı gibi hissettiriyor.
Fakat hiç kavuşulmamış bir hayâlden gidiş...
Hakikate iştiyak duyan ilâhi bir seviş
Dolmak ve taşmak istiyor.
Ve tek şartı beni benden isteyiş...
Hak etmeyişini bilmesi mahcubiyetimin
"Ben" dediği ne varsa!
Vazgeçiş...
Kim için?
Ah! Susabilsem!
Öyle latif, öyle zarif, öyle narin...
Ey Soğuk güneş!
Ey kar!
Ey!
Ey Aziz dostu bir kimsenin!
Ah! Gidebilsem!


2 yorum:

YENİ YAZIMI OKUMAK İSTİYORSUN

DEĞİSİR İNSAN ZAMAN VE MEKÂN (32)

İnsanın kelimesi kalmaması nasıldır bilir misin? Bilirsin elbet. Birçok kereler yaşadın böyle zamanları. Ve inanırım, senin imtihanın da sen...