14 Ağustos 2020 Cuma

DEĞİŞİR İNSAN ZAMAN VE MEKAN

                                       

En güvendiklerinin hayır en güvenmek istediklerinin yalanına şahit olmak. Bir doğrusuna inanmak isteyip affettiklerinin yalanlarında kahrolmak. Güveniyorsun birine sonra başka bir güvendiğinden o kişinin güvenilmez olduğuna dair bir uyarı alıyorsun. Tam o kişiye karşı mesafeli olman gerektiğine karar vermek üzereyken başka bir güvendiğin, sözüne itimat etmek üzere olduğun kişi hakkında aynı uyarıyı yapıyor. Burada dikkatinizi başkasının sözüyle hareket etmekten ziyade, güven meselesine çekmek istiyorum. Bütün yakınlarının uzaklığını gördüğünde astigmat miyop gözlüğünle kime güveneceğini şaşırıp tüm dünyaya olan güvenini kaybetmek üzereyken birileri gelip seni güvene inandırmaya çalışır ya… İşte o birileriyle hiç karşılaşmadı bazılarımız. Bazılarımız hayallerinde tanıştı o insanlarla. Güvenin mümkünlüğüne inanmak istedi ve bizi de çağırdı bu hayale. Bazılarımız acıdık onun bu haline. “Hayatın sillesini yememiş henüz” dedik. Evet bazılarımız ciddi ciddi inanmak istedik, yalan yok. Hatta bazılarımız ” ne kadar da güzel söylüyor. Belki de biz hiç güvenilir insanla karşılaşmadığımızdan dolayı inanamıyoruz. Belki o gerçekten güvenilir insan görmüştür ” bile dedik. Hep merak etmişimdir her birimiz şikayetçiyiz güvensizlikten her birimiz bir başkasından, ya biz? Ben… güvenmemeyi öğrenirken güvenilmezlerden temkinli olacağım diye güvenilmezleştim mi? Güvenilir miydim? İnsanlardan kendimce sebeplerle var gücümle kaçarken haklı mıydım? Kendimden var gücümle kaçmak isterken haklı mıydım? Hissetmiş miydim? Korkmuş muydum? Kaçabilmiş miydim peki? İçimi kemirip duran insana dair kendime dair sorulardan merakımdan gerçeğe kaçınılmaz meylimden kaçabilmiş miydim? İyi mi oldu? Başımı kaldırmaya ve dünyaya bakmaya karar verdiğimde insanları görmeye başladım. Ben bir zamanlar kendimden nefret ederken güvenli esarethanemde, bazı insanlar, benim kötü bildiklerimi iyi diye yaşamaya başlamış. Beni de kötünün iyi olduğuna ikna etmeye çalışıyorlar. Kaç yıl oldu? Kaç yıldır içerideydim? Şimdi neredeyim? Hayır olmaz yapamam. İstemiyorum. Tek başıma kalsam bile kendim olacağım. Güvenilmezliğinizle kabul ediyorum sizi. Her birinizi. Pekâlâ. Gözümdeki değerinizi canıma kastınıza kadar affedeceğim. Fakat canıma göz dikecek olursanız bu zevki size tattırmayacağımdan emin olabilirsiniz. O zevk Azrailime ait. O da Allah’ımın emrinde. Peki duyurmaya çalıştığım sesim ne anlatmak istiyor? Kime duyurmak istiyorum içimi? Neden anlatıyorum kendimden bir şeyleri? Neden ve kime hitap ediyorum Anlatıyorsam yalana tahammülüm olmadığındandır. Kendi yalanıma dahi… anlatıyorsam affetmek istediğimdendir. Suçluluğa tahammülüm olmadığındandır. İnsan hayatının en gizli parçası olduğunu bilsem dahi… anlatıyorsam pişmanlığımdandır. Gaflete tahammülüm kalmadığındandır. Anlatıyorsam sebebim vardır. Sebepsiz hüzünlere tahammülüm kalmadığındandır. Anlatıyorsam size güvendiğimden ya da güvenmediğimden değil artık. Zerre ümidim korkum kalmadı gerçek yüzlerinizi görmeye başladığımdan beri. Çünkü gerçek sizi tanımak mümkün mü bilmiyorum. Gördüğümü sandıklarım ya çölde serap ya gülde dikendir nereden bileyim? Kendim olmak istiyorum hepsi bu. Kendim olarak ölmek istiyorum. Biliyorum bazılarınız beni olduğum gibi kabul edip benimle birlikte kendiniz olarak yaşayacaksınız. Yaşamamızı istiyorum. Bazılarınız da gözünü bile kırpmadan bizi yargısız infaz etmekten zevk alacak. Ölmek istemeyeceğim o vakit inatla. Ben yaşayacağım kendim olarak. Ve kendim olarak Allah’ımın son noktasıyla biteceğim sayfa sonsuzumda. Hükmüm kime ait? Hükmüm bana bile ait değilken sizden hanginizin yargısı umrumda sanıyorsunuz? Yanımda olmanızı da beklemiyorum doğru anlaşılsın. Beklemiyorum. Yine de davetsiz gelirseniz Allahtan der buyur ederim sizi. Yok yok içime değil. O kadar da değil. İçimi bir Allah bilir bir de ben Allah’ın bana kendimi bildirdiği buldurduğu kadar bilirim. Size anlattıklarımla beni anlayabilir misiniz? Ne kadar? Allah beni size nasıl bildirdi? Hakkınız var. Ve ben kemdim olarak yaşamak ve kendim olarak ölmek istiyorum. İşte sebebim buydu kendimi yazarken. Siz beni okurken, özellikle de bir şekilde benim hayatımda bir selamlık zaman kadar da olsa rol almış olan kıymetlilerim…Neden korkuyorum bu kadar beni kendinizce yargısız infaz etmenizden? Birazcık bile İyi olamamaktan neden korkuyorum? Siz hepiniz iyi miydiniz ben sizi her şeye rağmen severken ve sizin için her şeye rağmen hayırlı dualar ederken, sizi her şeye rağmen kabul ederken? İyi misiniz? Ben iyi olduğumdan asla emin olmadım. Sahi, bazı insanlar teker teker gözümden düşerken neden ben gözümden düşmüşlerin gözünden düşmekten bu denli korkuyorum? Gülüp geçmem gerekir oysa. Gülüp geçmem gerekir tüm bu sebepsiz saçmalıklara. Garip bir durum… Ailemi ve geçmişimizi daha yakından tanımaya karar verdim yakınlarda. Ailemle daha da yakından iletişim kurmaya başladım. Ne korkum kaldı ne hüznüm şu sıralar. Çevremizde bazı olumsuz durumlar oldu. Tek üzüntüm babamın kırgınlığı. Diğerleri… kime haklı diyebilirim bilmiyorum ki. “İşine gelince” herkes. Ben işime gelince savunmak ya da işime gelince savaşmak istemiyorum. Bu midemi bulandırıyor. Kendim olmak. Herkesimle hiçkimsemle beraber kendim olmak. Şimdi. Bugün. Kendimi tüm sıfatlarımla, kimliğimi kişiliğimi oluşturan her ânımla ve her anımla kendimi kabul ediyorum. Ne özlemişim kendimi be! Meğer kaçmaya çalıştığım her yerin adı gurbetmiş. Sılam içimdeymiş. Sizi kendim olarak sessiz dualarımla sevmeyi özledim. Tabi siz içimdeki dayak arsızı sevgimden habersizsiniz. Bazılarınız habersizce sağdan yaklaşıp soldan yaklaşıp vurdukça vurdunuz iyi dileklerime. Neden? Kendi içimdeydim ve seviyordum sizi ben. Neden yaptınız bunu çocukluğuma? İyi yaptınız. Mutlusunuzdur umarım. Yine de seviyorum sizi işte çocukça diyorum “acımadı kii!” Ama yok. Korkum kalmadı artık. Havada asılı kalacak yumruklarınız zira bakışlarımla durduracağım bileğinizi. kırılıp düşecek kötülüklerinizin üzerimdeki parmakları. Umrumda mısınız? Sanmıyorum. Biraz bencil yaptınız beni. Bencilce kendimi suçladım her şey için. Bencilce korumak istedim kendimi. Bencilce yalnızca kendimi bulmak istedim. Sonra bencilce kendimi affetmek ve sizi suçlamak istedim. Bencilce korumak istedim sadece içi benimle aynı olanları. Bencilce içi benim gibi olanları bulmak istedim. Bencilce onları affetmek istedim. Bencilce suçu geçmişime atmak istedim. Bencilce sevmek dinlemek affetmek sarılmak korumak istedim geçmişimi. Bencilce içimdeki tüm sebepsiz acıları geçmişimdeki kötülere bıraktım. Ve kendi gerçek acılarımı özledim. Sonra n’oldu biliyor musunuz? Devam etti bu böyle. Bencilce acı çekmekten korktum ve bencilce iyi olmak istedim. Göze aldım her şeyi ve kendim olmak istedim. Dibine kadar bencilce kendim olarak ölmek istedim. Siz beni bencil yaptınız! Kimi suçluyorum? Belki de hepsi benim suçumdu. Eğer öyleyse kendimi huzurlarınızda affediyorum. Ve bir hiç olduğumu itiraf ederek nefsime haddini bildiriyorum. İste, size cömertçe sunuyorum her şeyi. Günahlarım üzerinize borç, sevaplarım miras size. işte! ödeyin çocukluğumun borcunu alın gençliğimin mirasını. Ama vermem size kendimi. Kefenimin içinde kendimle beraber götüreceğim kendimi. Sessiz sevin beni. Sessizce dualarınızda… Bir şiir yazmak istiyorum hayatıma. Vardır. Yoktur. Biliyor musunuz, şiir yazmadım ben hiç. Şiir dediler. Şairler kafiyeyi bozan her kelimeme fazlalık dedi. Şiir yazmadım ben hiç. Her kelimem gördüğümü sandıklarımdır. Fazla yaşadım belki gereksizdi yaşadıklarım. Size göre. Kime göre? Bana göreyse gerekliydi her kelimem. Hayatımdı yazdıklarım hayatıma dahil olan herkesti içimde gömülüydüler onlar kalemim mezarlığımdı ahirete doğuş sancılarımdı her harfim. şiir değil nesir değil roman değil denemelik değildi sahiciydi hepsi. Yalandı belli ki bazı şeyler. Yanlış anlattınız bana hayatı. Görmek istemedim ve yanlış anladım belki. Yanlıştı tüm seçenekler doğruyu seçmeye zorladınız beni. Kendim yazıyorum işte şimdi F şeçeneğini “KENDIM OLARAK YAŞAMAK VE KENDİM OLARAK ÖLMEK” Sınav heyecanı malum mazur görün işaretlemeye çekinmemi. Hadi, yazdım işte seçeneği öğrenciler! Dünyanın bütün öğrencileri! İşaretleyin hadi ne duruyorsunuz? Bu sınavın heyecanı meyecanı yok 😉 seçiminizi yapın da oyun başlasın. Kim kazanmış hayat sınavını görsün şu elalem. Kendiniz olarak girin hayata kendiniz olarak çıkın mezardan. Bakın en içten dualarımla yanınızdayım. Size gökyüzünün rengini falan betimlemek isterdim ben de. Daha kendi gözbebeğinin içindeki renkten bihabersiniz. Söylesenize, sizin gözyaşınız hangi renk? Bulutun karasını ne yapacaksınız batımını günün, ne yapacaksınız? size bir şeyler anlatmak istiyorum. Tanışmak ister misiniz bir insanla daha? Tahammülünüz var mı bir kaç insanın daha gerçek yüzünü görmeye? Yoksa ısrarla yalanına razı mı olacaksınız güvenmek istediklerinizin? Bırakın Allah aşkına! İçinde nefsi var diye kimi cehenneme atabilirsiniz içinde kalbi var diye kimi cennete koyabilirsiniz? Sizden söz ediyorum. Bizden söz ediyorum. İnsandan söz ediyorum. Görmeye tahammülümüz olmadığından günahsızmış gibiyiz bazılarımız ısrarla. Görmeye tahammülümüz kalmadığından tövbe ediyoruz bazılarımız. Kime ediyorum hitap? Kimi yazıyor bu kitap? Kimler dinlesin kimler okusun kimler sevsin bunları? kimler uzak olsun bu kitaptan? Keşke bir dost kabul edebilseydim içime. Keşke bir dost olabilseydim içinize. Dost olacak birini bulamadım. Tek kusuru vardı herkesin. İnsandı herkes. İnsandım ben de. İnsandan dost olabileceğine inanmak aklıma dahi gelmedi Allah’ı sevmeye talip olduğumdan beri. Evet, kendim olabileceğime inanmadan önce cevabını almak istediğim birkaç sorum var. Bana darılmazsınız değil mi? Neden böyleyim? Ben kendim olduğumda beni terk edecek misiniz? Kendim olduğumda itiraf edeceğim çünkü tüm suçlarını içimizin hepimizin. Aynen. Bazılarımızın, birer suç gibi her ânımız içimizde. Cezamızı çekmemizi istiyorum bu dünya sınırları içinde. Bazı insanlardan korkuyorsak onların zihninde yanmak hakkıdır suçlarımızın. Sebepsiz hüzünlerimiz kopkoyu birer ağıt içimizde. Katıksız birer acı. Depderin sessizlik. Anlamanızı nasıl bekleyebilirim ki? Sizi dinliyorum. Hep bir uğultu. Kendimi dinliyorum. Hep bir sessizlik. Uğultuyu kesmeden ders anlatmaz öğretmenler. Sesini kesip dinlemeden dert anlatmaz öğrenci. Ne öğrencinin uğultusu ne öğretmenin sesi kesilir. Böyledir bu. Öğrenciyiz hepimiz. Öğretmenliğe soyunmuşuz susmak bilmiyoruz dinlemek hiç bilmiyoruz varsa yoksa neşe gürültü acı sessizlik. Şşşt! Bazı insanların içimde kalsın deyip anlatmak isteyip de anlatamadıkları… Araştırdım biraz. Sizin ilginizi çekebilecek bir kitap olması için sonunu merak ederek okuyabilmeliymişsiniz. Size şimdiden söylemek istiyorum hayat sınavımdaki soruların cevap seçeneklerine F şıkkını nasıl yazdım, onu anlatacağım. Diğer şıkları her birimiz adımız gibi biliyoruz. Onları yazmaya lüzum görmüyorum şu an. Peki bu F şıkkını seçmek çok mu lazım? Buna kendiniz karar verin. Söz dinleyecek ve merakınızı taze tutacağım. Bu yüzden her şeyi benimle birlikte yavaş yavaş öğrenmenize izin vereceğim. Başlamadan önce sizden bir konuda müsade istiyorum. Müsadeniz olursa ben kendim olarak yaşamak ve kendim olarak ölmek istiyorum. Müsadeniz yoksa lütfen bu kitabı şu anda bırakın ve kendi yolunuza gidin. Çünkü bunu yazmaya karar verdiğimde silgiyi yuttum. Okumaya karar verdiyseniz yakın ateşlerinizi ve yakalım beraber. Kendimiz olmamıza engel olan tüm korkularımızı. Sulayalım kendi özümüzü ve filizlenelim.
.
FATMA ZEHRA AKYİĞİT 
FeZA
.
14 AĞUSTOS 2020 CUMA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YENİ YAZIMI OKUMAK İSTİYORSUN

DEĞİSİR İNSAN ZAMAN VE MEKÂN (32)

İnsanın kelimesi kalmaması nasıldır bilir misin? Bilirsin elbet. Birçok kereler yaşadın böyle zamanları. Ve inanırım, senin imtihanın da sen...