3 Nisan 2021 Cumartesi

"SES"SİZLİK


Biliyor musun sesler; kokusuzdur, tadına bakmadım hiç, ama dokunulmazdır. Sadece görmüştüm birkaç defa aynada gözlerime bakarken. Ben konuşur dururum içimden, gözlerimse nadiren cevap verir. Hatta bazen bir şeyler söylesinler diye yalvarırım, onlar, inadına susar da susar. Sağır oldum sanıyorum öyle zamanlarda ne hissettiğimi duymuyorum gibi… “İfadesiz” koydum bu “ses”sizliğin adını. Bazen, dedim ya nadiren, konuşuyorlar, dinliyorum. Öyle zamanlarda kalemim, ben… Kifayetsiz kalıyorum anlatmaya lâl dilim. Ne diyeyim ki? Dört bir taraftan diyorlar ki “ne diyorsa içindeki ses, ayağa kalk ve yaşa!” Susturabilene aşk olsun ben zaten…

Dinliyor musun? Hangi lügatteki kelimeler var dimağında? Benim kelimelerim altı yedi yaşlarındaki bir çocuğunkiler kadar. Yetişmiş anlamlarda arama. Benim kelimelerim, bir ayağı misket (gulle deriz biz ona, kimi çocuklar bilye der kimisi de gülle, bizim aşağı mahalledeki çocuklar da gulye derlerdi… ) misket çukuruna düşmüş ihtiyarın hatırlayabildikleri kadar bölük pörçük mazi…

Zor değil.

Kolay, hiç değil.

Okumayı sökmek işten bile değil, yazmak da değil mesele, aslında mesele dinleyebilmekte. Emin ol kalemim, yaşantılarca zaman alıyor, bir nefeste de bitiriyor insanı. Sonra yine de bir şirinlik yapıp ayağa da kaldırıyor, yürütüyor çocuk şarkıları fısıldayarak kulağıma.

Yine de unutuyor insan görmezden gelerek. Birer birer çekiliyor sesler, insanın içine öylesine bir “ses”sizlik çöküyor ki gönüllere ziyan…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YENİ YAZIMI OKUMAK İSTİYORSUN

DEĞİSİR İNSAN ZAMAN VE MEKÂN (32)

İnsanın kelimesi kalmaması nasıldır bilir misin? Bilirsin elbet. Birçok kereler yaşadın böyle zamanları. Ve inanırım, senin imtihanın da sen...