20 Mart 2021 Cumartesi

YAZILMAMIŞ KİTABIMIN ÖNSÖZÜ



Değerli okur, şu andan itibaren bir okur değilsin. Bu elindeki de bir kitap değil. Çünkü bu kitabı -görünen gerçeğe bakarsak bir kitap- okumaya devam etmeye karar verdiysen benim ve benim gibi olan herkesin defterimiz olmayı göze alıyorsun demektir. Baştan söylüyorum, işin zor. Kaldırabileceksen başla.
Başlıyorsan, safalar getirdin. İyi ki geldin. Bunu daha sonra yazacaktım ama şimdi yapıyorum işte, biliyor musun insanların kendi yüksek enerjilerini (!) düşürmesinler diye acı çeken insanlardan uzak durmalarına– aslında sorun bu değil çünkü ben de acı çektiğinin farkında olup çözüm aramayan insanlara mesafeliyimdir (sadece mesafeli) – illetli gibi onlardan kaçmakla kalmayıp dinlemeye, anlamaya bile tenezzül etmeden afilli ama ucuz eleştiriler yağdırmalarına dayanamıyorum. Bir de içimizi çok iyi görebilirmiş gibi akıl vermeleri yok mu?!
Her neyse. İlk vazifen şu; susmak. Sessiz olman gerek çünkü burada yeterince gürültü var. Deftersin, defterler konuşmaz.
Sana anlatmak istediğimiz o kadar çok şey var ki. “İçimde kalsın” deyip yutkunmak zorunda kaldığımız… Seni tekrar uyarıyorum, nasıl bir dehlize düştüm ben böyle demeden git istersen. Çünkü sana hemen açılamayız. Sana güvenip güvenemeyeceğimizi bilmiyoruz bile.
Bizimleysen, ikinci vazifen; yanımızda kalmak. Defterlerin kafası atınca gitme özgürlüğü yoktur. Biz ne zaman sana gelirsek o zaman hazır bulunacaksın. Yazacağız sana. İçin dolacak. Kusacak yer bulamayacaksın çoğu zaman. İşte o zaman bizi anlamaya başlayacaksın. Sana ihtiyacımız var anlıyor musun? Senin de içinde kalanlar var. Bilmediğimizi mi sanıyorsun?
Hala buradaysan, üçüncü vazifen; dinlemek. Söyleyeceklerimizi aklının, kalbinin, ruhunun, bedeninin, hayatının, gecelerinin, kendi güneşinin filtresinden geçirerek dinle. Sıradan defterlerin bunu yapacak mahareti yoktur. E senin biraz farkın olsun değil mi? Sen son model bir deftersin.
Bak, seni şiddetle uyarıyorum. Sakın bize acıma. Seveceksen buyur, şefkat göstereceksen amenna, katlanmayı göze alıyorsan bile minnet bekleme… Ama bize acıyarak baktığını fark edersek kapı dışarı edilirsin. İçeride kal nolur diyemesek de kırgın ve öfkeliyken, dışarıda üşürsün, üşüme, geri dön. Döneceksen unutma, burası seni yakabilir. Ateşten korkmuyorsan gel. Gelirsen, yanmadan ısınmanın bir yolunu buluruz.
Dördüncü vazifen; sarılmak. Sus, yanımızda kal, dinle, sarıl… Hayır, tabi ki bitmedi vazifelerin. Aklımıza geldikçe yeni icatlar açacağız başına. Sesimiz çıkmadığına bakma. Az psikopat da değiliz hani. Tanışırız zamanla.
Sanırım beşinci vazifen de; yap dediğimizi yapıp yaptığımızı yapmamak olacak. Bilmem kaç insanın – evet biz de insanız- iç dünyasında neler yaşadığını duyacaksın. Nasıl gömüldüğü topraktan çiçek olup doğduklarına şahit olacaksın. Biraz ağır gelebilir ama bizzat öleceksin. Bizzat açacaksın, mis gibi kokacaksın –belki herkese göre mis gibi olmayabilir, sarı papatya kokusunu ve çıtlık kokusunu hiç sevmem, ama bizim komşu teyze ve annem çok sever- her şeyi bizimle birlikte yaşayacaksın. Okumayı bitirdiğinde bile. Çünkü gözlerin birkaç piksel daha açılacak. Bizi gördüğün yerde tanıyacaksın. Bize doğru birkaç adım attığında, nasıl koşup boynuna atlayacağız çocuk gibi, tahmin bile edemezsin, mutluluk ümidimiz olacaksın.
Sonuna kadar hayatta kalmayı başarırsan, öbür dünyada – okuman bittiğinde canıım- altıncı vazifeni üstleneceksin; cimri olma. Cömert ol. Sadece güzel şeylerin ikram edilebileceğini öğrettiler sana değil mi? Tek başına bu doğru değil. Unut onu. Biz senin defterlerin olmaya hazırız. Cömertçe yaz bize içinde kalan her şeyi. Hepsine ihtiyacımız var. Kesintisiz mutluluk yalanlarının bizi dışarıya hapsetmesini istemiyoruz. İçimizde uçsuz bucaksız bir yaşam var. Onlar anlamazlar. Arka bahçemizde neler olup bitiyor akılları almaz. Anlamalarını da beklemiyoruz zaten. Bunun için dert etme sen, bize tüm gerçekleriyle, yalanlarıyla, hayalleriyle, komikliğiyle, maneviyatıyla, kabuslarıyla… Ne varsa artık sen daha iyi bilirsin, anlat. Tek kelime etmeden dinleyeceğiz. Yanında kalacağız, sarılacağız. Tamam tamam, yap dediğini yaparız yapma dediğini yapmayız. Sadece seveceğiz seni ve sana karşı şefkatli olacağız. – bundan öncesi tamam da bundan sonra dayaklık işler yapmamaya özen göstersen iyi olur- şaka şaka -ciddiye alsan iyi edersin dostum.
Şimdi aşağıdaki iş başvuru formunu doldurarak -sana güvenebilir miyiz görelim- biraz bilgi ver bakalım.


1= -son model- Defter olmak istiyor musunuz?
2= Neden –son model- bir defter olmaya karar verdiniz ya da vermediniz?
3= (bir önceki soruya olumlu yanıt verdiyseniz) Ne zamana kadar –son model- bir defter olacaksınız?
İŞVERENİN NOTU: İşe alınıp alınmadığınızı iş bittiğinde öğreneceksiniz.


YAZAR: fatma zehra akyiğit 
İMZA: fza


1 yorum:

  1. Umarım en kısa zamanda niyet ettiğiniz kitabınıza kavuşursunuz :)

    YanıtlaSil

YENİ YAZIMI OKUMAK İSTİYORSUN

DEĞİSİR İNSAN ZAMAN VE MEKÂN (32)

İnsanın kelimesi kalmaması nasıldır bilir misin? Bilirsin elbet. Birçok kereler yaşadın böyle zamanları. Ve inanırım, senin imtihanın da sen...