22 Eylül 2020 Salı

TRAMVAY DURAĞI 12.BÖLÜM


Tramvay Durağı isimli bir gözlem çalışması yapıyordum instagramda bir ara takip edenler bilir. Nedense bugün tramvay durağından (Kayseri Cumhuriyet Meydanı Durağı) kilometrelerce uzakta (Akdeniz' in bir yaylasında) olmama rağmen yazasım geldi. İşte 12. bölüm İSİMSİZ DURAK...
.
Tavanın tam ortasındaki avizeden şiddetle vuruyor ışık. Bakışım bulanıyor göz kapaklarım sendeliyor ve kapatıyorum gözlerimi. 
.
Üşendiğimden, henüz sözlük anlamına bile bakmadığım "Pandemi" adında bir süreç yaşıyoruz şu sıralar. Üniversitem, henüz alışmaya başladığım yeni şehrim, henüz sahiplenmeye başladığım sımsıcak arkadaşlıklarım, henüz hayranlığımın sevgiye dönüşmeye başladığı hocalarım... çok uzağımda kaldılar. Online eğitime mecburuz malum korona var. Ah ki tramvay duraklarım da orada kaldı.
.
Kapalı gözlerimi araladım ve hayal meyal gördüğüm isimsiz bir duraktan yazıyorum size. Önceki bölümlerde olduğu gibi kimsesiz sokak çocuklarından, alışveriş çantalarını güçlükle taşıyan kırmızı bereli sarışın bir anneden, parkta karşılaştığım ihtiyar bir amcanın torunuyla oynadığı oyunlardan ya da şiddet gören bir kadından söz etmeyeceğim. Cami kubbesini mekan tutan güvercinlerin Türk bayrağının dalgalanışıyla ritim tutarcasına kanat çırpışlarını da daha önceden biliyorsunuz zaten. 
Şimdi neler mi görüyorum? Önümde uçsuz bucaksız bir tarla var. Kupkuru. Otları sarı, başındaki güneş sarı. Tarlada çalışan işçilerin alnında tere dönüşen sıcak sarı. Toprak kahve sanki.
 Burada geçen her saniye yorgunluk dolu. Tramvay ne gezer! Bir traktör geliyor karşıdaki yoldan. Sürücüsü genç bir kızcağız. Ayağında şalvar. Başında kundak yapılmış bir yazma. İğne oyası da allı morlu. Bir termos dolusu buz gibi suyla bir çıkın peynir ekmek zeytin getirmiş. Bekleyin! 
.
Bu ses de ne? Tramvay mı? Tramvayın burada ne işi var? Sivas Caddesinden geçip meydana doğru ilerliyor. Peşinden koşuyorum. Çok hızlı. Yetişemeyeceğim galiba. Nefes nefeseyim. Hayır yavaşlıyor. Güvenlik görevlisi düdüğünü son ses öttürdü. Tramvay kendine has tuhaf bir edayla kornaya bastı. "Sarı çizginin gerisine" çekildi duraktakiler. Tramvayın kapıları açılıyor. Kim çıkacak içeriden? Bir genç kız çıkıyor. Ayağında şehirlilere has bir pabuç, yüzünde "terlemekten canın çıksa bile sus ve soluk alıp verme" diyen bir maske var. İndi. Bana doğru yürüyor. Yanımdan geçti şimdi ama beni fark etmedi. Traktör? 
.
Köylü kızcağız kontağı kıvırıp atladı kızgın toprağa. Koyu mavi lastik ayakkabısı toza bulandı. Sağ eline suyu, sol eline çıkını alıp işçilere doğru yürümeye başladı. İşçilerden biri kızın geldiğini fark etti. Ellerini çarçabuk boynunda atılı olan yarı kirli havluya sildi. Kara şalvarının cebinden bir kibrit bir de çıra çıkardı. Kuru tarlanın tam ortasında endam gösteren ulu ağacın altına kadar yürüdü. Boynundaki havluyla bu defa alnını sildi. Gölge de ne serin ama be! Hafif bir meltem esti ılıktan hallice. Yanından yöresinden birkaç çırpı toplayıverip kaydı ateşi. Ateş kor, kor köz oladursun, köz çaydanlığına su kotarılmıştı bile. 
.
Gözlerimi yeniden kapatıyorum. Bomboş bir durak var önümde. Dijital tabelada isim yazmıyor. Şu bana doğru gelen tramvayın şoför kabininde kimse yok. İçinde yolcu var mı acaba? İşte durdu. Kapılar açıldı. Size bahsettiğim iki genç kız yan yana iniyor tramvaydan. İki farklı dünyanın insanı! Maskeli olan gözleriyle gülümsüyor maskesiz olan al yanaklarıyla. 
.
Aklına hemen "maske takmadığı için sağlık kurallarına uymadı onu hemen hapse atalım" gibi düşünceler gelen evlatlar! Bir sakin olun önce :) gülümserken maskeli olan kızımız tedbiri, maskesiz olan kızımız tedbirli olmanın sonucunu temsil ediyor olsun dedim.
Koronalı veya sağlıklı, bütün günlerimiz her ânımız kıymetli. Ne yaşıyor olursak olalım iyi günde kötü günde hep dost gönüllerimiz bir olsun. Ne "sosyal mesafe" ne de zaman giremesin aramıza. Sevgiyle yoğurulmuş dualarımıza katık edelim ümit aşlarımızı. Kimler utansın biliyor musunuz? Bizi kendi gönlümüzden, kendi insanımızdan kopardığını zanneden enayiler utansın. 
.
Bir konudan yola çıkıp birkaç meseleye atıf yaptım bu yazımda. Her biriniz kendi ihtiyacınız olan kısmı anlayacaksınız. Benim de bütün bunları yazan kişi olarak hepsine ihtiyacım vardı galiba. İçimizdeki ortak manalarda buluşalım inşEllah.
.
Sonuna kadar okuyan evlatlar! Yazıyı uzun bulduğu için okumayan evlatlara selam söyleyin :) yoo hiç de üşenmiyormuş yazarken deyin :) 
Saat şu an 00. 52 ve ben uyuklamaya başladım. Düzeltme yapmadan anlık yazdım bu yazıyı. Küçük detayları siz ekleyiverin zihninizden:) bak işte buna üşendim. Hiiç de yazamam şu an. Saat 00. 59 oldu. Hadi eyvallah.
.
FATMA ZEHRA AKYİĞİT 
FZA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YENİ YAZIMI OKUMAK İSTİYORSUN

DEĞİSİR İNSAN ZAMAN VE MEKÂN (32)

İnsanın kelimesi kalmaması nasıldır bilir misin? Bilirsin elbet. Birçok kereler yaşadın böyle zamanları. Ve inanırım, senin imtihanın da sen...