23 Eylül 2020 Çarşamba

ÂMÂ İNTİKAM

 

.
Karanlık renkli siyahı gördü bir çift âmâ göz.
Yağmur, renksiz toprağa düşerken yemyeşil bir çürük kokusu yaydı etrafa.
Koyu şemsiyesini tuttuğu eline paslı metal kokusu sindi. Eskiydi şemsiye. Bir çubuğu kırıktı. Bükük duran kısmı, onu yağmurdan korumak şöyle dursun balık gibi ıslatıyordu. Yüzü kuruydu neyse ki. Makyajı olduğu gibi duruyordu. Bu içini rahatlatmaya yeterdi. 
.
Yolda kimsecikler yoktu. Kendisi de... Kendisi var mıydı? Sabahtan beri bu sorunun zaten dopdolu olan kafasının içinde yankılanması onu çok yordu. İstemsizce sarıldı kırık şemsiyesine. Kendini zor attı dışarıya. Dışarı! Temiz hava iyidir.  Havanın bile rüzgarı siyah esti tenine. Diken diken battı tüylerine soğuk. Öyle alelade bir kaçıştı bu. Çıkarken omuzlarına bir şal atmayı kim düşünsün? Kaçış dedim. Arayışlar çoğunlukla kaçışlara bilet olur. Ve buluşlara. Kime ne anlatıyorum onun bulduğu tek şey mütemadiyen siyahtı!
.
Güneş ışıdı yavaşça griden beyaza dönüşen bulutları peşine takıp. Anbean yükseldi parlaklığı. Onun gözleri zerrece kamaşmadı. 
Yanından bir çocuk geçti kıkırdayarak. Ses uzaklaşmadı. Dikkat kesildi. Sağ arkasından nefes alış verişi duyuluyordu. Belli ki uzaklaşmak yerine oyun oynamak istiyordu. Gülümsedi dudaklarının sol kenarıyla. Fark etmemiş gibi davranmaya karar verdi. Yürümeye devam etti. Çocuk ağır adımlarla hedefini takip etmeye koyuldu. 
.
İşin aslı, bu sabah kafasına o muamma takılmadan yarım saat kadar öncesinde meydana geldi. Hizmetçisiyle sudan bir sebeple biraz fazla limonlaştılar. Ondan sonra da olan oldu. Hizmetçi, Hanımefendinin makyajını kendisinden intikam alırcasına çirkin yapmıştı. Komik görüntüsüne kıkırdayan ufaklığın hakkı vardı. Nevar ki hiçbir şeyden haberi olmayan Hanımefendinin hiçbir çekincesi de yoktu mutlu olmak için. 
Siyah... Ne kadar güzeldi! Simsiyah bir çocuk sesi! Dudağının sağ kenarını da kattı gülümsemesine. Neden sonra çocuk bu takipten sıkılıp bıraktı sessiz oyunu ve yürüyüp gitti kendi yoluna. Hanımefendi "ben kazandım işte" dercesine yine tek taraflı sırıttı kurnazca bir gururla. Klasik çaybardaklarını andıran zarif bedenini biraz daha dikleştirip muzafferce yürüyüşüne neşeli bir türkü mırıldanarak devam etti.
.
Dünyanın bütün renklerini görebilen hizmetçisi, Hanımefendisine küf kokan bir tuzak kurmuştu rahatını bozup aklını başına getirmesi için. Fakat işler tersine dönmüş, doğduğu ilk günden bu yana siyahtan başka hiçbir renkle tanışmamış olan bir çift âmâ göz, mutluluğun büyük resmini görebilmişti.
.
FATMA ZEHRA AKYİĞİT 
FZA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YENİ YAZIMI OKUMAK İSTİYORSUN

DEĞİSİR İNSAN ZAMAN VE MEKÂN (32)

İnsanın kelimesi kalmaması nasıldır bilir misin? Bilirsin elbet. Birçok kereler yaşadın böyle zamanları. Ve inanırım, senin imtihanın da sen...